1830 – 1864

Ubıhlar, Şahe Nehri’nden Hosta (Khamysh) Nehri’ne kadar Kafkasya’nın Karadeniz kıyısında yaşadılar. Doğuda, şimdiki Gagry ve Soçi bölgelerinde yaşayan Abhaz kabileleri Dzhigets (Sadzy) ve Akhchipsou ile, batıda ise toprakları deniz boyunca Pshada Nehri’ne kadar uzanan Şapsığlar ile komşuydular. Abdzakhlar (Abadzekhler), Belaya Nehri ve Pşiş Nehri havzalarının sınırları içindeki ana dağ silsilesinin kuzey yamaçlarını işgal eden Ubıhların kuzeydeki komşularıydı. Geçen yüzyılın ortalarında Çarlık Rusya’sına boyun eğdirdikleri sırada mevcut olan Ubıhların sayısını tahmin etmek zordur, ancak bazı Rus kaynakları kırk ila elli bin arasında bir rakam vermektedir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya’nın Karadeniz kıyı bölgesini Çarlık Rusya’sına devrettiği 1829 Edirne Antlaşması, Rusların Batı Kafkasya’yı fetih girişiminin yolunu açtı. Bu planlar 1830’a gelindiğinde oldukça ilerlemiş durumdaydı ve Abhazya kıyılarının işgalini ve sözde “Abhazya seferi” ile Sohum ile Anapa arasında doğrudan kara iletişiminin kurulmasını içeriyordu. Paskeviç tarafından tasarlanan planı uygulama görevi, Temmuz 1830’da iki bin piyade ve süvariden oluşan kuvvetini Redutkale’den Sohum’a gönderen Tümgeneral Gesse’ye verildi. Gagry’ye bir çıkarma operasyonu yapılırken, geri kalan birlikler sahil boyunca Lıhnı üzerinden Sohum’dan Pitsunda’ya nakledildi. Ruslar, Abhazya kıyısı boyunca birkaç noktayı işgal etmelerine rağmen, yerel araziye aşina olmadıkları için seferin büyük bir kısmından vazgeçmek zorunda kaldılar.

Ubıhlar, Çarlık güçlerinin sınırlarına yaklaşmasına kayıtsız kalmadılar ve Batı Kafkasya’da gelişen mücadelede komşularına aktif olarak destek verdiler. Ağustos 1830’da General Gesse tarafından inşaa edilen Gagry tahkimatlarına saldıran Sadzy (Dzhigets) saflarında Ubıhlar vardı. Şapsuglar, Natukhaylar ve Abadzekhlerin General Emmanuel tarafından 1830 yazında inşa edilen Georgievsko-Afonskoe ve Alekseevskoe tahkimatlarına yapılan baskınlara katılma çağrısına yanıt olarak geldikleri Kuban’da da savaştılar.

1831’den 1836’ya kadar Kafkasya’daki Rus komutanlığı, Karadeniz kıyısı boyunca ilerlemeye yönelik iddialı girişimlerden kaçındı ve kendisini güneyde Gagry’nin ve kuzeyde Anapa ve Gelencik’in savunmasıyla sınırladı. Ancak, 1837’de Kafkasya’yı ziyaret eden I. Nicholas’ın doğrudan emriyle kıyı boyunca bir dizi tahkimat inşaatına başlandığında, Ubıhlar çok geçmeden Ruslarla karşı karşıya geldi; bunlardan üçü Golovinskoe, Navagiriskoe, ve Ubıh topraklarında yer alan Svyatoi Dukh. Bu, Türklerle olan kıyı ticaretine ölümcül bir darbe indirdi ve Çarlık güçlerinin Ubıh topraklarının içlerine doğru istila tehlikesini beraberinde getirdi.

Bu nedenle, bu eylemlerin işgalcilere karşı Ubıhları şiddetli bir mücadeleye sürüklemesi hiç de şaşırtıcı değildir. Rus kuvvetlerinin Ubıh topraklarında karşılaştığı direniş o kadar şiddetliydi ki, Rus komutan sürekli olarak bu üç garnizonu takviye etmek ve geçici olarak iç bölgelere ilerleme düşüncesinden vazgeçmek ve kıyı bölgelerini ve tahkimatlarını savunmaya odaklanmak zorunda kaldı.

Ubıhların o dönemdeki askeri örgütlenmesi, Çarlık hükümetinin resmi tarihçisi General N. Dubrovin tarafından şöyle anlatılmıştır: “Bir sefere çıkmadan önce Ubıhlar bir lider seçerler. Lider ancak cesaretiyle tanınan bir adam olabilirdi… Sefer sırasında lider, emrindekilerden tam itaat beklerdi… Lider, vereceği kararlarda tam olarak yetkiliydi… Gözlerden uzak ıssız bir buluşma noktası harekata başlamak için toplanma görevi görüyordu. Sefere yalnızca yaşlılar ve küçük çocuklar katılmazdı. Herkes gerekli kıyafetleri ve yiyecekleri sağlamayı üstlenirdi. Sekiz yüz ila üç bin kişilik bir kuvvet toplandığında lider, orada bulunanların kıyafetlerini ve erzaklarını kontrol eder… Teftişin ardından kuvvet, öncü ve artçı olarak ikiye bölünürdü. Aynı köydeki erkeklerden, on ila yüz kişilik birimler oluşturuldu. Her birliğin, adamlarına liderlik eden ve önemli durumlarda talimat almak ve görüşmek üzere lidere rapor veren kendi komutanı vardı… Ubıhlar iki kişilik sıralar halinde yürüyorlardı. Sadece geceleri, şafaktan önce baskın yaparlardı. Baskından önce lider, kuvvetini üç parçaya böler; ilk ikisi saldırı için en yetenekli olanlardan, üçüncüsü ise yaşlılar, gençler, aşçılar, ağaç kesenler vb.’den oluşan yedek gücü oluştururdu.”

Berzek ailesi, Ruslara karşı Ubıh direnişinin ilk aşamasında askeri ve siyasi liderliği sağladı. Berzeg ailesinin üyeleri, askeri baskınlara liderlik etmek için en sık seçilenler arasındaydı. Hacı Degumuko Berzeg bu aileden geliyordu. Sadece Ubıhlar arasında değil, Batı Kafkasya’nın tamamında büyük bir otoriteye sahipti. 1839’da Çarlık hükümeti onun başına önemli bir ödül koydu.

En başından itibaren Hacı Degumuko Berzeg, kendisini Ubıhların yaşadığı toprakların savunmasıyla sınırlamadı, tüm komşu halkların ve kabilelerin ortak direnişini örgütlemek için yola çıktı. Kendisi ve Ubıh güçleri, 1837’de Şapsığlarla birlikte Vulan Nehri üzerindeki Mihaylovskoye tahkimatına saldırdı. Abhaz Akhchipsou kabilesiyle birlikte, 1839’da Sadzy’yi (Cigets) Çarlık birliklerine direnmediği için tehdit etti. Pskhuv’larla ortak eylem konusunda görüşmeler yürüttü ve Sohum-Kale’ye saldırılarda bulunan Pabal ve Dal kabilelerine destek verdi.

Çarlık işgalcilerine karşı direnme yönündeki bu birleşme dürtüsü, Batı Kafkas halklarının yüreklerinde yankı buldu. Sert geçen kışın neden olduğu korkunç kıtlık nedeniyle 1840 baharında kurtuluş hareketi genelleşti. Rus tahkimatı nedeniyle kıyıdan ayrılan bölge sakinleri, Türkiye ile olağan ticaret yoluyla durumlarını da iyileştiremediler ve bu nedenle işgalcilerin tecavüzüne kızmak için daha çok nedenleri vardı. 1840’ın başlarında Ruslara karşı ayaklandılar ve altı haftalık bir süre içinde Lazarevskoe, Golovinskoe, Velyaminskoe ve Mikhailovskoe olmak üzere dört tahkimata saldırıp ele geçirdiler.

Bu kalelerden ilkinin ele geçirilmesinde kullanılan taktikler, Ubıhların sahip olduğu yaratıcı liderlik tipinin göstergesi olduğundan, açıklamayı hak ediyor. Ubıhlar, Lazarevskoe kalesinin ele geçirilmesinde Truva atı tekniğini kullandılar. Saldırıdan üç ay önce Shogan-Musa’yı Ubıh zulmünden kaçıyormuş gibi yapması için bu kaleye gönderdiler, böylece Ubıhların tam ve ani bir sürpriz yapabilmesi için zayıf ve savunmasız noktaları gözetleyebilecekti. Ruslar, Şogan-Musa’nın kalede sığınmacı olarak kalmasına izin verdiler ancak saldırıdan önceki gece kaçtı ve nöbetçileri etkisiz hale getiren küçük bir birlikle geri döndü ve bin iki yüz Ubıh, Şapsığ ve Natuhay’dan oluşan bir kuvvete kapıları açtı. Saldırı tam bir başarıydı; Üç saatlik çatışmanın ardından kalenin ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Tahkimatların gücüne ve tüm çevreyi kontrol edebilecek top sayısına rağmen 184 subay ve adamdan oluşan tüm birlik, ya öldürüldü ya da esir alındı.

Saldırıların bu bölümünde Ubıhların genel stratejisi de zekice tasarlanmıştı, çünkü ilk saldırılar Ubıh bölgesindeki kalelere değil, kıyının Şapsığlara ait olan kısmını çevreleyen kalelere karşı yapıldı. Bu planla Ubıh liderliği, sadece kendi toprakları ve halkları için savaşmadıklarını gösterdiler ve müttefik çevre kabilelerin güvenini kazandılar.

Ayrıca Ubıhlar, askeri personelin büyük çoğunluğunun iskorbüt, sıtma vb. hastalıklara yakalanmış olduğundan bu kalelerde yeterli sayıda insan bulunmadığını biliyorlardı. Bu ilk darbenin sonucu, Karadeniz hattının birinci ve ikinci kesimi arasına bir kama çakılması ve geri kalan garnizonların kuzeyden herhangi bir kurtuluş umudunun kalmaması ve kesin bir yıkım tehdidi altında görünmeleri oldu. Diğer bir sonuç ise çatışmanın yaşandığı bölgedeki halkın safları anında doldurmasıydı. Stratejide bulunabilecek tek hata, o dönemde Dağıstan yakınlarında Rus kuvvetlerine karşı savaşan Şamil ile bağlantı kurmaya yönelik hiçbir girişimde bulunulmamış olmasıdır.

Ne yazık ki, Ubıhların gelecekteki başarısı için Abadzekhler de dahil olmak üzere diğer Çerkes kabileleri bu mücadele sırasında pasif kaldılar ve ayaklanmayı yalnızca Şapsığlar ve Natukhaylar destekledi. Bu seferde Ubıh liderliği ve diğer kabilerle ortaklığının, Rus hükümeti üzerindeki etkisi korkutucu oldu. Yerel güçlerin komutanı General Raevsky azarlandı ve ona “Ubıhların topraklarına” derhal bir cezai sefer göndermesi ve “bağ, bahçe ve ekinlerini yakıp yok etmesi” emredildi.

Savunma bakanı Çernişev’e sunduğu raporda Raevsky, aşağıdaki ihtiyaçlara dikkat çekti; “Ubıhlara karşı daha kararlı bir savaş verilmeli… Ubıhlar Chigetlerle temas halinde olduğu sürece Abhazya’yı zar zor savunabiliriz. Bu, ikincisini tamamen teslim olmaya yönlendirmeli ve ardından güçlerimizin desteklediği Cigetler ve Abhazya’nın birleşik güçleri aracılığıyla Ubıhlara karşı kararlı bir eyleme geçmeliyiz.”

Bu başarılıların ardından Kafkas kabileleri arasındaki birlik eksikliği nedeniyle Rus işgaline karşı direniş kısa sürede azaldı. Ana Kafkas dağ silsilesinin kuzey yamaçlarında yaşayan Şapsığlar ve Natukhaylar bu süre zarfında pasif kalırken, 1840 yılının Şubat ve Mart aylarında kalelere yönelik saldırılara katılan diğer kabileler, seferin tamamlandığına inanarak kısa süre sonra dağıldılar. Sahada birleşik bir gücün bulunmaması, Çarlık komutanlığının Mayıs 1840’ta Velyaminovskoe ve Lazarevskoe kalelerinin kalıntılarını yeniden işgal etmesine ve oradan Pseşuape Nehri boyunca yıkıcı seferler başlatmasına olanak tanıdı; bu da on üç Şapsığ dağ köyünün yakılması ve birçok bağ ve tarlanın yok edilmesiyle sonuçlandı.

Rusların yeni saldırısı karşısında Ubıhlar yalnız kalmıştı. Şapsığların desteğinden ümidi kesen Ubıhlar, Hacı Degomuko Berzeg önderliğinde Kafkasya’nın güneydoğu kesimindeki kabilelerin, Sadzy (Ciget), Achkhipsou, Aibga ve diğer Abhaz kabilelerinin desteğini kazanmaya çalıştı. Çarlık hükümeti Ciget soylularına Mzımta Nehri yönünden Ubıhlara saldırmaları için baskı yapmaya başladığında bu arayış daha da acil hale geldi.

1840 sonbaharında Hacı Degomuko Berzeg, Dais’e elçiler gönderdi ve Bzyb Nehri kıyısında iki bin beş yüz Ubıh ve Açhipsu’dan oluşan bir kuvvet toplamayı başardı. Planı, Ruslarlarla anlaşmaya meyilli olan Soçi Ubıhlarının lideri Aubla-Ahmet liderliğindeki diğer Ubıh kabile ileri gelenleriyle yaşanan iç anlaşmazlıklar nedeniyle engellendi.

Bu zamana kadar, Gelencik’ten Adler’e kadar olan kıyı tahkimatlarındaki Rus garnizonları, çoğunlukla Abhazya’daki garnizonları zaıflatmak pahasına asker sayısı olarak ikiye katlanmıştı. Hacı Degomuko Berzeg, o bölgede daha aktif olmak için bundan yararlandı çünkü orada, İsmail Dopua’nın liderliğinde 1840 yazında Kodor bölgesinde isyan eden Achkhipsou, Pskhu ve Dal’lar arasında müttefikleri vardı.

Ubıhların ayaklanmasıyla bağlantılı olarak. Abhazya’daki siyasi durum, General Raevsky’nin 23 Kasım 1840’ta Kont Çernişev’e verdiği raporda da görülebileceği gibi, Çarlık komutanlığında ciddi endişelere neden oldu.

Raevsky, Abhazya’daki garnizonların takviye edilmesini istedi; Kıyı şeridinin durmu hakkında. Eğer bir önlem alınmazsa, geçen kış yaşananların önümüzdeki kış tekrarı yaşanacak ve Hacı Degomuko Berzeg, geçen yıl kıyı tahkimatlarına karşı yaptığı gibi on beş bin adamla Abhazya’ya karşı hareket ederse Abhazya’ya ne olacağını bilmiyorum.”

Raevsky’nin talebi kabul edildi ve Sohum, Gagry, Bombory ve diğer tahkimatlardaki garnizonlar güçlendirildi ve 1840 Aralık ayının sonlarına doğru “isyancı Dalları itaate zorlamak” için bir cezalandırma seferi düzenlendi. İnatçı direnişe rağmen Dallar, Ocak 1841’de yakalandı, halk sürüldü ve evleri yakıldı. Ancak 15 Şubat 1841’de Hacı Degumuko Berzeg’in yeğeni Hacı Grandüko Berzeg liderliğindeki yaklaşık bin kişilik bir Ubıh kuvveti, Bzyb Abhazya’ya ani bir baskın düzenleyerek Abhazya hükümdarı Prens Mihail Şervaşidze’ye ait olan Otkhary yerleşimine saldırdı.

Bu arada Ubıhlar kıyıdaki tahkimatları rahat bırakmadı. Kafkas Bağımsız Kolordu komutanı General Golovin, Kont Çernişev’e şunları bildirdi; “Lazarevskoe ve Golovinskoe tahkimatları arasında, Ubıhlar’ın her iki tahkimatı bombalamak ve topçuları eğitmek amacıyla kullandıkları birkaç topları var. Golovinskoe ve Navaginskoe kaleleri arasında, bu iki kaleye geceleri ateş açarak sürekli taciz eden oldukça önemli bir dağlı yoğunluğu var.”

Abhazya kıyısı boyunca kıyı tahkimatlarının inşaası ve Rusların ülkenin içlerine doğru düzenlediği seferler Prens Mihail Şervaşidze’nin geri dönüşünü güvenli hale getirdi. Prens Mihail Şervaşidze, 1824’te Ruslar tarafından Abhazya’nın hükümdarı ilan edilmiş, ancak Abhazlar tarafından sürgün edildikten sonra orada yerleşememişti. O ve yardakçıları Hasan Çaçba, Hasan Maan, Kats, Zvanbaya ve diğerleri Çarlık politikasının sadık uygulayıcılarıydı ve “Çar’ın hizmetindeki gayretleri” nedeniyle subay rütbeleri, ödüller ve para hediyeleri almışlardı.

9 Mayıs 1841’de, Hacı Degomuko Berzeg, başkanlığındaki Ubıh delegeleri ile General Anrep ile bir görüşme gerçekleşti. General Anrep, bu görüşmeye Rus yanlısı Aubla-Ahmet’i ve Prens Mihail Şervaşidze’yi Abhaz destekçileriyle birlikte davet etmişti. Aubla-Ahmet’in Ruslarla barışı tercih etmesi nedeniyle Ubıh delegasyonu arasında hemen farklılıklar ortaya çıktı, ancak Vardane ve Golovinskoe (Shakhe) tahkimatı civarındaki Ubıhlar, kendi kabilelerinin Rus karşıtı tutumunu şiddetle desteklediler. Bu ilk tur görüşmeler, 12 Mayıs 1841’de Aubla-Ahmet’in “tüm Rusya’nın tahtı”na bağlılık yemini etmesi ve diğer Ubıh delegelerin protesto amacıyla toplantıyı terk etmesiyle sona erdi.

Bu toplantı sonrası gelişen olaylar, General Anrep tarafından 20 Mayıs 1841’de şu şekilde bildirildi: “Çok sayıda Ubıh, itaatkar prensler Aubla-Ahmet ve Zurab Khamysh ve ben, Svyatoi Dukh istihkâmındayken bizimle pazarlık yapan birkaç kişiyi esir aldılar… Prens Aubla-Ahmet ve Zurab Khamysh yeminlerini reddetmek zorunda kaldılar bağlılıklarını dile getirdiler ve ancak o zaman serbest bırakıldılar.”

Hacı Degomuko Berzeg, askeri operasyonlara yeniden başladı. Haziran 1841’in başlarında on iki piyade bölüğünden oluşan bir Rus kuvveti. Prens Mihail Şervaşidze’nin Abhaz “milisleri” tarafından takviye edilen 50 Kazak ve altı top, Svyatoi Dukh kalesi yakınındaki Mzymta Nehri ağzına geldiler. Bu hareket, Ubıhları zaman kazanmak için Ruslarla müzakereleri yenilemeye zorladı ve Ruslar da o sırada kendilerini Ubıhları kesin bir yenilgiye uğratacak kadar güçlü hissetmedikleri için bunu kabul ettiler.

Bu toplantıda varılan anlaşmalar gönülsüzdü ve açıkçası geçiciydi. General Muravyev şunları bildirdi: “Ubıhları aşağıdaki koşulları kabul etmeye ikna ettim:
1) Onlara Cigetler gibi, hükümete boyun eğip bağlılık yemini edip etmeyeceklerine karar vermeleri için üç ay süre verdim.
2) Bu süre zarfında bize teslim olan Cigetlere karşı güç kullanmayacaklar veya Abhazya’ya baskın yapmak için onların topraklarına geçmeyecekler;
3) Uzun süredir ellerinde bulunan tüm rehineleri derhal Cigetlere teslim edecekler.
4) Bunun karşılığında Cigetler, Ubıh topraklarına baskın yapmayacak.

Ubıhlarla anlaşma 4 Haziran 1841’de yapıldı ancak uzun sürmedi. İlk önce Ruslar tarafından ihlal edildi ama Ubıhlar da vakit kaybetmedi. Temsilcileri, Karadeniz kıyısında başka bir genel ayaklanma düzenlemek amacıyla Şapsığlar, Natukhay ve Abadzakh’larla müzakerelerde bulundu.

N. Dubrovin, 1841 yılında Pşekha köyünde düzenlenen “Çerkes kabileleri ulusal meclisi”nde kabul edilen Defter’den (Kitap) alıntılar yapıyor; “Hiçbirimiz kafirlere baş eğmemeliyiz. Kâfirlerle dostane ilişkiler kesinlikle yasaktır ve bu nedenle onların herhangi bir barışı veya teklifi her zaman reddedilmelidir. . . Rus kuvvetleri ülkeye girer girmez herkes silaha sarılmalı ve tehlikenin olduğu yere koşmalıdır.”

Ubıhların Şapsığ ve Abadzakhlerin desteğini kazanma girişimi başarısız oldu çünkü Abadzakh toprakları General Zass’ın Kuban Nehri üzerindeki operasyonları tarafından tehdit ediliyordu ve Şapsığlar zaten kuzeyde aynı Zass’a ve güneyde de Rus garnizonlarına karşı iki cephede savaşıyordu.

Ubıhlar, ele geçirilen topların bir kısmını kullandıkları Navaginskoe kalesine saldırı girişimlerinde de başarısız oldular. General Muravyev kuvvetlerinin bir kısmını Navaginskoe’ye gönderdiğinde Ubıhlar dağlara çekilmek zorunda kaldı. General Muravyev’in “Ubıh topraklarının kalbine” yönelik bu hamlesi Ubıhların moralini bozdu ve Hacı Degomuko Berzeg, liderlikten çekilmek zorunda kaldı ve yerine yeğeni Hacı Granduko Berzeg geçti.

rs08

Lider değişimine karşın, kabile liderlerinin direnişe devam etme kararlılığı Rusya’nın zaferine yol açmadı; daha sonra 1841-46 arasındaki dönemde Karadeniz kıyısında seksen sekiz çatışmanın yapıldığı bildirildi; bunların büyük bir kısmı Ubıh topraklarında bulunan Golovinskoe ve Navaginskoe tahkimatının çevresindedir.

Aynı dönemde, Rus kuvvetleri faaliyetlerinin çoğunu öncelikle kıyı boyunca yürüttü ve çok fazla “keşif” veya sefer girişiminde bulunmadı. Bu ilk başta garip görünebilir, ancak Rus kuvvetlerinin dikkatinin, Dağıstan halklarının I. Nicholas’ın en iyi alaylarına karşı birbiri ardına zaferler kazandığı Doğu Kafkasya’da yoğunlaştığı unutulmamalıdır. 1842’de Şamil, korkunç bir saldırı gerçekleştirdi. İçkerya ormanlarında General Grabbé’yi yenilgiye uğrattı.

1843’e gelindiğinde Çeçenya ve Kuzey Dağıstan’da tek bir Rus askeri kalmamıştı. 1845’te, Kafkasya’daki başkomutan General Vorontsov’un, askerlerinin üçte birinden fazlasını, topçu ve ikmal birliklerini düşmanın eline bıraktıktan sonra yakalanmaktan zar zor kurtulduğu görkemli Dargin seferi tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Şamil, Dağıstan ve Çeçenistan’ı kurtardıktan sonra batıya, Kabardey’e doğru ilerlemesine devam etti. Şamil’in bu zaferleri şüphesiz Ubıhları yeniden faaliyete geçirdi ve bir kez daha kıyı boyunca öncü bir rol oynamaya başladılar.

1844 yazında Ubıhlar bir kez daha kıyı boyunca genel bir direniş örgütlediler ve Ocak 1846’da Şapsığlarla birlikte Abhazya yönünde bir saldırı hedeflediler, bu saldırıda başarılı olamadılar fakat Abhazlar arasında bir ayaklanma için teşvik edici etki yarattılar.

15 Ocak’ta Abhazlar Pitsunda garnizonunun birliklerine saldırdı ve 4 Şubat’ta On Abhaz ile Suhum-kale yakınlarında ağaç kesmeye çıkan bir grup asker arasında çatışma çıktı. Çatışmalar özellikle Dal ve Tsabal bölgelerinde yoğundu.

1845’te Şamil’in elçisi Süleyman Efendi, Şamil’e yardım etmek için Adigeler arasında bir kuvvet oluşturmak amacıyla Natukhay ve Abdzakhları ziyaret etti. Bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı ancak Süleyman Efendi’nin çağrıları Adigeleri kendi topraklarındaki faaliyetlerini hızlandırma konusunda büyük ölçüde etkiledi.

General Budberg şunu yazdı: “Şapsuglar, Tengingskoe ve Velyaminovskoe tahkimatları arasında, Şamil’e sadık birkaç ihtiyarın katıldığı bir toplantı düzenlediler; bu toplantı, taahhütlerinin 1840’taki gibi başarılı olacağı baharın başlarındaydı… Teyit edilmesi gereken söylentilere göre, bu toplantı, Süleyman Efendi’nin önerisi üzerine yapıldı.”

Temmuz 1846’da yaklaşık dört bin Ubıh ve Şapsığ, Golovinskoe tahkimatını on iki gün boyunca kuşattı.

Fakat; İmam Şamil’in Batı Kafkasya halklarını İmamlık yörüngesine çekme çabaları burada bitmedi. 1848’de Muhammed-Emin adında başka bir elçiyi Kuban’a gönderdi. İlk başta Muhammed-Emin Abadzakhlar ve Bijedukhlar arasında aktifti, ancak Kırım Savaşı’nın arifesinde, çabaları en büyük başarıyı elde ettiği Ubıhlar arasında kıyıda göründü. İngiliz-Fransız ve Türk kuvvetleri tarafından planlanan çıkarma yarışında ve Adigeler ile Ubıhların eş zamanlı saldırılarında konumları savunulamaz görüldüğü için Karadeniz kıyısındaki Rus kaleleri boşaltıldı.

Adigeler ve Ubıhlar üç yıl boyunca Rus saldırılarıdan uzak yaşadılar, ancak Kırım Savaşı’nın sonunda Çarlık güçleri Kafkasya’daki fetihlerine yeniden başladı. Abhazya’yı işgal ederek işe başladılar ve ülkeyi Adagumskaya ve Belorechenskaya hatlarından oluşan bir kaleler çemberi ile kapattılar. 1857 yazında Gagri için Ubıhların Sadzların yanında savaştığı şiddetli bir mücadele verildi. 1 Nisan’da Koldokhvary yerleşimindeki Abhaz prenslerinin topraklarına baskın düzenlediler ve Mayıs ayında eski Gagri kalesini işgal eden Rus birliklerinden oluşan bir çıkarma grubuna saldırdılar. Ubıhların örneği Abhazlar arasında da direniş hareketlerinin uyanmasına yol açıyordu.

Bzyb bölgesinde Abhazya’nın mevcut durumundan memnun olmayanların sayısı oldukça arttı ve dağlılara katılarak Abhazya’da büyük kargaşaya neden oldular. General Gagarin tarafından 1857’de, Pitsunda Burnu’nda bin üç yüz piyadenin toplanmasını içeren bir emir verdi.

Mayıs 1859’da General Filippson şunu itiraf etti: “Abhazya’daki durum iyiye doğru değişmedi. Askerlerimiz öldürülme veya esir alınma tehlikesiyle karşı karşıya kalmadan bir verst bile kalelerinden ayrılamazlar. Kısacası Abhazya’yı işgal ediyoruz ama yönetemiyoruz.”

Fırsat bir kez daha kaçırıldı. Ortak mücadeleyi örgütleyebilecek güçlü bir liderlik eksikti. O sırada iki yüz bin kişilik Rus ordusunun demir çemberiyle çevrelenmiş olan Şamil, elinde kalan bir avuç Mürid ile yaralı bir aslan gibi savaşıyordu. Ağustos 1859’da Dağıstan’da her şey bitmişti. Kafkas ordusunun başkomutanı Prens Baryatinsky ünlü emrini yayınladı. “Gunib alındı. Şamil bir mahkumdur. Kafkas ordusunu tebrik ediyorum.”

Bu yeni korkunç tehlike, savaşmaya devam etme kararı veren Ubıhları, Şapsugları ve Abadzakhları birleştirdi. Haziran 1861’de Soçi vadisinde “seçilmiş liderler”in katıldığı bir kongre yapıldı ve önemli kararlar alındı.

Kutais genel valisi Prens Gagarin, Çerkeslerin o dönemdeki durumuna ilişkin aşağıdaki açıklamayı yapıyor; “Düşmanlarımıza haklarını vermeliyim. Çerkesler ne akıllarını ne de kalplerini kaybetmediler. Tam tersine, bağımsızlıkları için sadece silahla değil, dış güçlere de diplomatik bir çağrı yaparak savaşmaya karar verdiler. Silahlı direniş meselesinde esas rol zorunlu olarak Abadzehlere düşerken, ortak davaları konusunda daha az hevesli olmayan Ubıhlar da kararlılıkları doğrultusunda idari ve diplomatik insiyatifi ele aldılar… Her şeyden önce, dikkatlerini iç işlerine çevirdiler ve yıkıcı çekişmelerin yerine, normal zamanlarda pek çok kısıtlamaya tabi olan, ancak büyük tehlike anlarında her zaman ve her yerde etkili tüm toplumsal düzen biçimlerinin içine girdiği güçlü bir merkezileşmeyi oluşturmaya çalışıyorlar. Bu amaçla bir Meclis kurdular. Çerkeslerden Suhum’daki Büyük Britanya Konsolosuna iletilmek üzere bir mektup yazdılar.

Mektupta diğer şeylerin yanı sıra şunlar söyleniyor:
“Zilhicce 1277’nin 17. gününde (13 Haziran 1861),
Tüm Çerkesler, Arrakhian yönetimini yeniden kurmak ve bağımsızlığı tesis etmek için konseye katılmaya davetlidir. İç düzeni sağlamak ve ayrılanları cezalandırmak için “Olağanüstü Birlik” kurulmasına ve ayrılmamasına oybirliğiyle karar verildi. Çerkes coğrafyasından on beş ulemadan oluşan bir Meclis ve bilge insanlardan oluşan bir komite kurulmuştur. Bu Meclis’e “Büyük ve Özgür Meclis” adı verilmiştir. Meclis’in kararıyla topraklarımızda on iki ilçe kuruldu. Her ilçede müftü ve kadıların yanı sıra bir de muhtar bulunur. Meclis’in emirlerini yerine getirmek ve Büyük Meclis’e uygun hareket edilmesini ve düzeni sağlamak üzere Zaptiye’ler oluşturuldu. Çerkes topraklarında, gelirlerin toplanması, vergilerin uygulanması ve mirasların idaresi ve gözetimi konusunda bölge mahkemesinin talimatlarını yerine getirmek için her yüz ocaktan beş atlı kaydedilecektir, gelirler giderlerden fazla olmalıdır. Allah’a şükürler olsun ki, Çerkes özgürlüğünün Büyük Meclis’i, topraklarını yönetirken her zaman amacını yerine getirecektir.

Prens Gagarin’in alıntıladığı mektup büyük tarihi değere sahip bir belgedir. 1861 tarihli Ubıh anayasasının taslağı yüksek derecede siyasi farkındalık göstermektedir ve bunda Ubıhların ve müttefik kabilelerin kurmaya çalıştığı demokratik düzenin temelini öğreniyoruz.

Mektup, Çarlık Rusya’sına düşman olan devletlerden yardım almak için uluslararası kamuoyuna başvurma niyetlerini ortaya koyması açısından da ilginçtir. Rusya’nın Kırım Savaşı’ndaki yenilgisi Ubıhların hafızasında tazeydi ve dış müdahale umutlarını güçlendirdi. Ubıhların Osmanlı hükümetine değil İngiltere’ye yaklaşması ve muhtemelen Britanya İmparatorluğu’nun Osmanlı üzerindeki etkisini fark etmesi çok karakteristiktir.

Mektubun üslubu da çok ilginçtir, çünkü muhatabın kudreti karşısında alçalmaya dair hiçbir ipucu, özne olarak kabul edilmek için aşağılayıcı bir talep vs. göstermemektedir. “Büyük ve Özgür Meclis”, İngiltere hükümetine eşit olarak konuşuyor, bir patrondan çok bir müttefik arıyoruz, diyor. Ubıhlar, mektupları Ruslar tarafından ele geçirilmesinden dolayı hiçbir yardım alamadılar, ancak bunun her halükarda pek bir işe yarayacağı da söylenemezdi.

Kısa bir süre sonra, ana sıradağların kuzey yamaçlarındaki Abadzakh topraklarında kelimenin tam anlamıyla her santimetresi için şiddetli çatışmalar yaşandı. Meclisin gönderdiği Ubıhlar da onların yanında savaşıyordu. Cesaretleri, fedakarlıkları ve kahramanlıkları Çarlık generallerini bile hayrete düşürdü.

“Ubıhlar en iyi ailelerinden altmış şehit verdiler. Bu kayda değer kayba rağmen, Ubıhlar bir kez daha daha kararlı bir şekilde savaşmaya söz verdiler ve kendilerini zayıflatmamak ve isteksizliklere bahane vermemek için, Ubıh geleneklerinin aksine, ölü ve yaralılarını evlerine göndermemeye karar verdiler. Daha sonra en sert tehditleriyle Cigetlerin iki bin savaşçı göndermesini istediler. Kafkasya’nın kaderinin bağlı olduğu söylenebilecek asi toprakların tüm yaşamsal güçlerinin, ölümsüz bir birliktelikle, Kont Evdokimov’un güçlerine karşı birleştiği açıktı.”

1863’ün sonlarına doğru Ruslar, Abadzakhları teslim olmaya zorladı ve ardından ana sıradağların güney yamaçlarına geçerek Şapsığ topraklarındaki Pşady ve Dzhugbi geçitlerini işgal etti.

Şubat 1864’te Ubıhlar Rus güçlerinden oluşan sıkı bir çember tarafından kuşatıldı ve 6 Mart 1864’te Ubıhlar direnişi durdurdular. Berzegler liderliğindeki Ubıh ileri gelenleri, II. Aleksander’in istekleri doğrultusunda General Heiman’la ateşkes müzakereleri başlattı.
“Türkiye’ye gitmek isteyenlerin, Türk gemilerinin gelebileceği Shakhe, Vardane ve Sochi nehirlerinin ağzındaki deniz kıyısındaki kamplarda toplanması gerekiyor. Kalmak isteyenlerin bir an önce kendilerine tahsis edilecek arazinin bulunduğu Kuban’a taşınmaları gerekiyor.”

Mart 1864’te yakılan köylerin kızgın parıltısı altında yaklaşık otuz bin Ubıh Türkiye’ye gitmek için kıyıya doğru yola çıktı. Birkaç aile Kuban’a götürüldü ve daha sonra Kostroma eyaletine yerleştirildi. 21 Mayıs 1864’te Çar’ın Kafkasya’daki genel valisi Büyük Dük Michael, St. Petersburg’a “Kafkas savaşının sona erdiğini” bildirdi.

Kafkasya’da artık Ubıh kalmadı ve maddi kültürlerinin tüm izleri savaşın alevleri arasında yok oldu. Geriye kalanlar ise Türkiye’de İzmit yakınlarındaki Manyas ve Adapazarı bölgelerine, diğer ülkelerde (Suriye, Ürdün vb.) yaşıyor. Aynı kader Ubıhlardan önce diğer Kuzey Kafkasyalıların da başına gelmişti. 1859-63 döneminde Şapsığlar, Natukhay, Jane ve Bijedukhların ve Kemirgoylerin çoğu sınır dışı edildi ve 1865’te Çeçen-İnguşlar, Osetliler ve Karaçay-Balkarlar onları takip etti.

Bugün Ubıhlar neredeyse tarih sayfalarından kaybolmuş durumdalar, ancak baskıya karşı mücadele geçmişleri göz önüne alındığında, yok olmayacakları ve baş eğmeyecekleri kesindir.